BÖCEKLERDEKİ SİSTEMLER

BÖCEKLERDEKİ AERODİNAMİK TEKNİKLER

etaoh

Bir böcek uçarken saniyede ortalama birkaç yüz defa kanat çırpar. Hatta kanatlarını saniyede 600 defa çırpabilen böcekler bile vardır. Bir saniyede bu kadar hareketin olağanüstü bir hassaslıkta yapılması, bu olağanüstü düzenin teknolojik olarak taklit edilmesini imkansız kılmaktadır.

Nitekim California Üniversitesi’nde biyoloji profesörü olan Michael Dickinson ve arkadaşlarının meyve sineklerinin uçuş tekniğini ortaya koyabilmek için geliştirdikleri robot, meyve sineğinin 100 katı büyüklüğünde ve sineğin kanat hızının ancak binde biri hızla kanat açıp kapama hareketi gerçekleştirebilmektedir. Üstelik her beş saniyede bir kanat hareketi yapan robot sineğin bu hareketi için 6 ayrı motor kullanılmaktadır.

Prof. Dickinson gibi birçok bilim adamı, yıllardır sineklerin uçuş tekniklerini tam olarak açıklayamadıkları için çeşitli deneyler yapmaktadırlar. Meyve sinekleri üzerinde yapılan bu deneyler sırasında Dickinson, sinek kanatlarının -basit menteşelerle tutturulmuş gibi- düz hareketler yapmadığını, aksine son derece kompleks aerodinamik tekniklerden yararlandığını tespit etmiştir. Ayrıca her çırpmada kanatların yönü değişmektedir: Aşağı hareket eden kanatta üst kısım yukarı bakarken, yukarı harekette kanat döner ve bu kez kanadın alt kısmı yukarı bakar. Bu kompleks uçuş tekniğini analiz etmek isteyen bilim adamları ise, uçak kanatları için kullanılan “klasik aerodinamiğin” yetersiz olduğunu ifade etmektedirler.

Meyve sinekleri de uçmak için birden fazla aerodinamik özellikten yararlanır. Örneğin kanatlar bir vuruş meydana getirdiğinde arkasında girdaplı, komplike bir hava dalgası bırakır. Kanat geri dönerken de bunu dümen suyu gibi dalganın içinden geçirerek daha önce kaybettiği enerjisinin bir kısmını yeniden devreye sokar. Saniyede 200 kez kanat çırpan 2,5 milimetrelik meyve sineğinin uçmasını sağlayan kas, diğer tüm böceklerin uçuş kaslarının arasında en güçlüsü olarak nitelendirilir. (Michael Dickinson, Scientific American, Solving the Mystery of Insect Flight, June 2001)

Ayrıca sineklerde, kanatların yanı sıra sahip oldukları keskin gözler, denge için kullandıkları ufak arka kanatlar ve kanatların zamanlamasını ayarlayan alıcılar gibi daha pek çok detay da yapılarındaki mükemmelliği artırmaktadır.

Sinekler milyonlarca senedir bu aerodinamik kurallardan yararlanarak uçmaktadır. Günümüzde en gelişmiş teknolojileri kullanan bilim adamlarının bile sineklerin uçuş tekniklerini tam olarak açıklayamamaları, yaratılışın apaçık delillerinden biridir. Allah, düşünebilen insanlar için bir sinekte aklının ve ilminin benzersizliğini bize göstermektedir. Bir ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah’ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.” (Hac Suresi, 73)

UÇUŞ SİSTEMLERİ

 Yusufçuk, çekirge, kelebek ve sinek gibi birçok böceğin uçmasına yardımcı olan kaslar, yapılan her hareketi denetim altında tutan sinirlerin gönderdiği uyarıcı sinyaller sonucunda kuvvetle büzülür. Nitekim bir çekirgede, her sinirin gönderdiği sinyal, uçuşu sağlayacak kasın büzülmesine neden olur. “Kaldırıcılar ve indiriciler” olarak adlandırılan iki takım karşıt kas grubu, birbirlerine karşıt yönlerde çalışarak, kanatların yukarı ve aşağı hareket etmesini sağlar.

Çekirgelerin kanatlarını saniyede 12-15 kez çırpmalarının yanısıra, küçük böcekler ise uçabilmek için, daha sık kanat çırpmak zorundadırlar. Örneğin balarıları, eşek arıları ve sinekler saniyede 200-400 kez kanat çırparken, bu sayı tatarcıklarda ve boyu ancak 1 mm.’yi bulan parazitlerde 1000’e çıkmaktadır. insan gözünün dahi algılayamayacağı bir hızla hareket ettirilen kanatlar, böylesine bir performansa sahip olabilmek için, özel bir yapıya sahip olarak yaratılmışlardır. Böceklerin uçuş sistemlerindeki bu detaylı yapı bize Allah’ın benzeri olmayan bir Yaratıcı olduğunu kanıtlayan delillerden bir tanesidir.

 

Kral kelebeği Kuzey Amerika’dan Orta Amerika’nın içlerine kadar uçabilir. Sinekler ve yusufçuklar ise havada asılı durabilirler. Böceklerin kanatları da farklı yapılara sahiptir. Kimi böceklerde iki, kimilerinde dört kanat vardır. Bazı böceklerin kanatları içeri katlanır ve üzerinde koruyucu bir kabuk vardır; bazıları zar kanatlı, kelebek gibi böcekler ise pul kanatlıdır. Her kanat türü kendi içinde ayrı bir mükemmellik sergilemektedir. Böceklerin kanat eklemi, mükemmel esneme özellikleri olan resilin adlı özel bir proteinden oluşmuştur. Hem doğal hem de suni kauçuktan çok daha üstün özellikleri bulunan bu madde, laboratuarlarda kimya mühendislerince üretilmeye çalışılmaktadır. www.yaratilisdelilleri.com

Resilin, esneme-bükülme yoluyla üzerine yüklenen tüm enerjiyi depolayan ve üzerine etki eden kuvvet kaldırıldığında bu enerjiyi tümüyle geri verebilen bir maddedir. Bu açıdan bakıldığında resilinin verimi %96 gibi çok yüksek bir değere ulaşmaktadır. Bu sayede kanadın yukarı kaldırılması sırasında harcanan enerjinin yaklaşık %85’i depolanmakta ve aşağı kanat hareketinde bu enerji yeniden kullanılmaktadır.

Göğüs duvarları ve kaslar da bu enerji birikimine imkan tanıyacak özel bir yapıda yaratılmıştır. Bu sayede ortaya inanılmaz bir enerji çıkar ve böceklerde kanatların kimi zaman saniyede 200 (balarısı) kimi zaman da 1000 (tatarcık) kere titremesini sağlar. Bu örnek Allah’ın yaratmasındaki benzersizliğin görülmesi için yeterlidir. Allah üstün güç sahibi Yaratıcımız’dır.

BÖCEKLERDEKİ HAYRANLIK UYANDIRAN YÖN TAYİN SİSTEMİ 

Dünyanın belli bir eksen etrafında döndüğünü ispatlamak için tasarlanan jiroskoplar, günümüzde uzay gemileri, modern arabalar, füzeler, uçaklar, gemiler, uydular gibi gelişmiş teknolojik araçların yönünü tayin etmede ve korumada kullanılmaktadırlar.

Yüce Allah’ın böceklerin yönlerini bulmak için yarattığı biyolojik jiroskobun adı “haltere”dir. İnce bir çubuk ve ucundaki top şeklindeki yapıdan oluşan haltereler tıpkı jiroskoplar gibi dönen çember şeklinde çalışırlar. Böcek, uçarken yönünü değiştirdiği zaman haltere tıpkı jiroskop gibi yön tayinini yapmak için titreşim düzlemini korumaya çalışır, bu sırada bir kuvvet meydana gelir. Bu kuvvet halterenin vücuda bağlandığı yerde mekanik reseptörler tarafından algılanır. Bu bilgi hayvanın beynine gönderilerek denge ve yön tayini yapılmış olur. Bu mükemmel sistemle ilgili olarak bilim adamları şöyle söylemektedirler:

“Böcek için hayati öneme sahip olan haltere, böceğin görüşü tamamen kapatılsa bile hayvanın yine de kolay bir biçimde yönünü bulmasını sağlar. Ancak halterenin çalışmasının engellendiği durumlarda hayvan hızlı bir şekilde yere çakılmıştır.” (W.C. Wu, R.J. Wood and R.S. Fearing, “Halteres for the micromechanical flying insect,” In Proc. IEEE Int’l Conf. Robot. Automat., Washington, DC, May 2002.)

Bu gerçekler karşısında insana düşen ise acizliğini ve Allah ‘ a olan muhtaçlığını fark edebilmesi ve Allah’ın gücünü takdir etmesidir.

BÖCEKLERDEKİ KİMYASAL İLETİŞİM: FEROMENLER

 “Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 4)

1–2 cm’lik böceklerin diğerleriyle iletişim kurabilecek kokular meydana getirebilmeleri ve bu kokuları kilometrelerce öteden ayırt ederek verilen mesajı algılayabilmeleri yaratılış gerçeğinin sayısız delillerinden yalnızca bir tanesidir.

Karıncalar yuvalarını, balarıları da kovanlarını çok uzaklara da gitseler şaşırmadan bulurlar. Bazı böcek larvaları, tehlike anında hemen bir araya toplanarak korunurlar. Pek çok böcek de toplu olarak yaşadıkları alan üzerinde belirgin bir hakimiyete sahiptir. Bunların yanı sıra tüm böcek türlerinde çiftleşmek isteyen erkek ve dişiler uzak mesafelerde de olsalar birbirlerini kolaylıkla bulurlar. Tüm bu davranışlardaki ortak nokta ise, tümünün bir tür haberleşme sistemine sahip olmasıdır.

Böceklerin haberleşmek için kullandıkları işaretin adı feromendir. Feromenin anlamı hormon taşıyıcısıdır. Bu madde, aynı türün üyeleri arasında kullanılan kimyasal bir maddedir. Genellikle özel bezlerde üretilerek çevreye bırakılırlar. Böceklerin birbirleriyle iletişimini sağlar ve davranışlarında değişikliklere neden olurlar.

Feromenler önceleri hormonlarla eş değer tutulmuştur. Feromenlerin vücut dışına salgılanmaları onları hormonlardan ayıran özelliklerindendir. Feromenlerin çok farklı işlevleri yerine getirenleri olduğu gibi, değişik bileşimlerde olanları da vardır. Yayılma yetenekleri oldukça yüksek olan feromenler 7–8 km gibi muazzam bir uzaklıktan bile etkili olabilmektedir. Uzaklık, sıcaklık, rüzgar ve nem gibi etmenler de feromenlerin etkisini azaltıp çoğaltabilir.

Feromenler; iz bırakma, işaretleme, alarma geçirme, toplanma, birlikte yaşayan böceklerde kraliçe yetiştirilmesine kullanılırlar. Koku yoluyla etkili olan cinsiyet feromenleri de vardır.

Feromen kullanarak haberleşen canlılarla ilgili verilecek bilgiler içinde akılda tutulması gereken çok önemli bir nokta vardır: Her türün kullandığı formül kendine özgüdür. Bu formüllerin içerdikleri maddeler ayrıdır. Hem bu maddeyi salgılayan hem de salgılanan madde ile iletilmek istenen mesajı algılayan canlı bu formülden haberdardır. Ayrıca başka türe ait formülleri çözen ve taklit eden canlılar da vardır.

Termitler haberleşebilmek için izlerini toprağa bırakırlar. Bu kimyasal izler, hayvanların gezindiği tüm ortamlarda; ağaçlarda, dallarda, toprağın üzerinde olabilir.

Feromendeki Olağanüstülük

Kullandığınız parfümü elinize alın ve koklayın. Ve içinde ne gibi maddeler bulunduğunu anlamaya çalışın. Sonra bu maddelerin her birini teker teker üreterek parfümü aynı kokuya ve aynı kaliteye sahip olacak şekilde kendiniz oluşturmaya çalışın. Bunların hiçbirini -bu konuda özel bir eğitiminiz ya da iş tecrübeniz yoksa bir laboratuarda değilseniz ya da uzman kişilerden yardım almıyorsanız- elbette ki yapamazsınız. Böceklerin haberleşmek için kullandıkları feromenleri üretenler de böceklerin kendileri değildir. Böceklerdeki bu üstün mekanizmayı var eden, onlara bütün bunları ilham eden Allah ‘ tır.

Feromenlerle Haberleşme

Böceklerin bıraktığı parfüm laboratuarlarda oluşturulan parfümlerden çok daha kompleks bir yapıya sahiptir. Feromenler yoluyla hareket eden canlılar arasında en bilinenleri arı, karınca, termit gibi birlikte yaşayan böceklerdir. Bu canlılardan karada yaşayanlar izlerini toprağa bırakırlar. Bu kimyasal izler, böceklerin gezindiği tüm ortamlarda; ağaçlarda, dallarda, yapraklarda ve meyvelerde olabilir. Havadaki izler ise uçan böcekler tarafından bırakılır ve sürekli yenilenmeleri gerekir. Koku yoluyla etkili olan cinsiyet feromenleri bu gruba girer. Peki, bu canlılar yaydıkları bu özel esansları nasıl kullanırlar?

Böcekler boyutlarının küçüklüğü, uçabilme ve hızlı hareket edebilme gibi özellikleri nedeniyle, çok geniş alanlara yayılabilen canlılardır. Bu özellikleri, üremeleri için ilk anda sorun oluşturacakmış gibi görünebilir. Ancak bu durum, feromenler sayesinde ortadan kalkmıştır. Pek çok böcek, kendi türünden bir başka böceğin varlığını, yaydığı feromeni sayesinde keşfedebilir ve onun izini sürebilir.

Koku yoluyla etkili olan cinsiyet feromenleri erkek ve dişi böceklerin birbirlerini bulmalarını sağlar. Örneğin Limantridae ailesinden bir kelebek türünde, dişinin vücudunun son kısmından havaya salgıladığı kokuyu erkek güçlü antenleriyle algılar. Erkeğin 8 km gibi olağanüstü bir uzaklıktan bile algılayabildiği bu çekici kokuyu, başka hiçbir koku bastıramaz. Bu türün dişisi kanatsız olması nedeniyle hareketsizdir. Erkek, dişinin yalnızca kokusuna kapılarak onu bulur ve çiftleşme gerçekleşir.

Feromen kullanarak haberleşen canlılara verilebilecek önemli örneklerden biri de karıncalardır. Karıncalarda, yuvadan çıkan ilk birey belirli aralıklarla feromen bırakır. Arkasından gelen diğerleri de bu sayede onun izini kolaylıkla takip eder. Bir bireyin bıraktığı kimyasal izlerin diğer bireyler tarafından algılanması; koklama ya da tatma duyusu ile gerçekleşir. İste bu nedenle bizler karıncaları yuvalarına dönüş yolunda tek sıra bir kuyruk halinde görürüz. Feromenlerle iletişim konusundaki başka bir şaşırtıcı örnek de kiraz sineklerine aittir.

Kiraz sineği, yumurtalarını kiraz meyvesine yerleştirdikten sonra, vücudundan salgıladığı bir feromeni meyveye bırakarak yumurtalarını korur. Bu meyveye daha sonra gelen ikinci sinek, feromenin varlığını fark eder ve mesajı anlar. Uğradığı meyve yumurtalarını bırakmak için uygun değildir. İşte bu nedenle kendisine bir başka kiraz meyvesi aramak için oradan uzaklaşır. Erkek kelebekler, dişi kelebeğin salgıladığı kokuyu 8 km. uzaktan algılayabilirler. Bu çekici kokuyu ortamda bulunan başka hiçbir koku bastıramaz.

Bir canlı, sadece salgıladığı koku sayesinde kendi türüne ait canlıların yerini tespit edebilmekte, her nerede olursa olsun çiftleşmek için bir eş bulabilmektedir. Ancak bu canlılar, ne böylesine özel kokuları geliştirecek bir ortama sahiptir, ne de özel bir üretim yapacak bilince. Eğer sadece 1–2 cm boyundaki bir böcek çevresindekilerle iletişim kurabilecek bir koku meydana getirebiliyor ve bu kokuyu kilometrelerce öteden ayırt ederek verilen mesajı algılayabiliyorsa, bu bize akıllı bir müdahalenin var olduğunu gösterir. Karşımızdaki her güzellik, her kusursuzluk ve her tasarım örneği de bizi şüphesiz üstün ve güçlü olan, herşeyi en mükemmel şekli ile yaratan bir Yaratıcı ‘ ya götürmelidir. Bu Yaratıcı, kuşkusuz bu canlılara koku üretme ve bu yolla haberleşme yeteneği veren alemlerin Rabbi olan Allah ‘ tır. 

SUYUN ÜSTÜNDE YÜRÜYEBİLEN BÖCEKLER

Bir kimse size suyun üstünde yürümekten bahsetse, hayal gücünün çok geniş olduğunu ya da bunun ancak illüzyonla mümkün olabileceğini düşünürsünüz. Bizim için imkansız olan bu yetenek, istisnai birkaç canlı için son derece olağan bir yaşam şeklidir. Suyun üstünde hayranlık uyandıran bir hareket kabiliyeti sergilerler.

Su üzerinde yürüyen canlılar, adeta bilim adamlarının yıllardır yaptıkları gözlemler, araştırmalar ve hesaplamalar sonucu ortaya çıkardıkları doğa kanunlarını biliyormuşçasına hareket ederler. Hatta bu kanunların önceden hesaba katıldığı kusursuz bir tasarımla dünyaya gözlerini açarlar.

Suyun üstüne her ne koyarsanız koyun az ya da çok ıslanacaktır. Ancak Basilisk kertenkeleleri, Balıkçı örümcekler ve Gerid böcekleri gibi doğadaki bazı canlılar ise hiç ıslanmadan suyun üstünde durabilme yeteneğine sahiplerdir. Buradaki asıl hayret verici yön, suyun üstünde yürüyen canlıların suyun kaldırma kuvvetinden, yüzey gerilimi kanunlarından, ağırlık, uzunluk, yoğunluk gibi kavramlardan haberdar olmadan suyun yüzeyinde son derece güvenle nasıl gezinebildikleridir. Ayrıca organik bir beyinden bile yoksun küçücük böcekler, kertenkeleler böylesine istisnai bir özelliğe nasıl sahip olabilmektedirler? Bu teknik bilgilere sahip olan pek çok bilim adamı vardır. Ancak böyle bir yeteneği ne kendilerinde ne de bir başka canlıda uygulamaları mümkün değildir.

Yüzey Gerilimi Kanunu

Bu canlıların su üstünde durabilmelerini sağlayan başlıca sebeplerden biri yüzey gerilimi kanunlarından faydalanmalarıdır. Yüzey gerilimi, su gibi sıvıların molekülleri arasındaki karşılıklı çekimden kaynaklanır. Moleküller birbirlerini çektiklerinde, bir araya gelme eğilimi göstererek, yüzey gerilimi oluşturur ve dış yüzeylerini en az miktarda tutmaya çalışırlar. Bu nedenle sıvı damlaları yüzey alanlarını küçültmek için küresel bir şekil alırlar. Örneğin bir damla su, hacmi için en az yüzey oluşturacak bir şekil almaya eğilimlidir. Eğer bir su damlası moleküllerinin birbirlerine olan çekiminden, daha az çekimle bir yüzeye düşerse, o zaman düzleşmiş bir küre gibi yuvarlaklaşacaktır. Örneğin balmumu sürülmüş bir arabaya düşen bir yağmur damlası gibi. Eğer su molekülleri yüzeye birbirlerine olduklarından daha güçlü bir çekimle bağlılarsa, su damlası yüzey üzerine ince bir tabaka gibi yayılacaktır.

Yüzey geriliminin bu tarifini şöyle bir örnekle de gözümüzde canlandırabiliriz:

Ağzına kadar su dolu bir bardağa yandan baktığımızda suyun bardaktan taşmadan hafif bombeli bir şekilde bir bütün olarak durduğunu görürüz. Bardaktaki su, yüzey gerilimi sayesinde dökülmeden bir arada durur. Son sınırındaki bu birlikteliği bozacak bir damla eklendiğinde ise su bardaktan taşar.

Kanuna Göre Hareket Eden Canlılar!

İşte buradaki ince sınır, su üstünde yürüyen canlılar için de geçerlidir. Örneğin su üstünde yürüyen bir böcek yüzey gerilimi ile ilgili fizik kanunlarına uygun hareket ettiği için bunu başarır. Peki, küçücük bir böcek bilim adamlarının yakın zamanda keşfettikleri bu bilgileri nereden bilmektedir? Elbette ki bir böceğin bir fizik kanunu hesap ederek hareket etmesi kendisine ait bir özellik olamaz. Bu davranışlar Allah ‘ ın bu canlıya ilhamıdır. Bizim için birinci dereceden önem taşımayan bu kanunlar, kimi canlılar için hayati bir öneme sahiptir. Tek başına bu da yeterli değildir. Çünkü öncelikle bu canlıların su üstünde durabilecek özel bir yapıya sahip olmaları gerekmektedir. Nitekim bu canlılar da sahip oldukları özel tasarımla suyun içine gömülmeden yaşarlar. Bu tasarımın en önemli parçasını, böceğin ıslanmasını engelleyen, balmumuyla kaplı bacakları oluşturur. Her bacağın ağırlığı suyun yüzeyine bir baskı uygular; su da sanki yüzeyini düzleştirmek ister gibi böceği yukarı iter ve bu baskı alanını küçültür. Suyun yukarı kaldırma gücü ile böceğin ağırlığı dengelendiğinde, suyun yüzey gerilim seviyesi son noktasına ulaşmış olur. Eğer böcek iki bacağını suyun üzerinden kaldırırsa kalan dört ayak, su yüzeyine biraz daha fazla baskı uygulamış olur. Bu bakımdan yüzey gerilimi böceğin hayatta kalabilmesi için son derece önemlidir. Aşağı doğru uygulanan kuvvet, yani ağırlık, yukarı bir kuvvet ile -yüzey gerilimi x ayak-su-hava temas çizgisinin uzunluğu- dengelenmelidir. (Harun Yahya, Doğadaki Mühendislik)

Örneğin biz, ayağımızın bizi su üzerinde tutması için çok büyüğüz. Çünkü ayağımızın uzunluğuna göre ağırlığımız çok fazladır. Örneğin ağırlığı 60 kilo olan bir kimsenin ayağının 8.000 metre uzunlukta olması gerekir ki, su üzerinde bu ağırlığı taşıyabilsin. Nitekim on miligramlık bir sivrisineğin sadece bir milimetrelik ayak uzunluğuna sahip olması yeterli olabilmektedir. Bu yüzden suyun üzerinde yürüyebilecek kadar küçük bir canlının, suyun içine dalması da mümkün olmaz. Bir milimetre uzunluğundaki bir böcek için suyun yüzeyi, bizim için bir çadırın bez duvarı nasılsa öyle bir sağlamlıktadır. Bu yüzden de bu sağlam yüzeyi delip geçmesi mümkün değildir. (Steven Vogel, Cat’s Paws And Catapults, Mechanical Worlds of Nature and People, 1998, s. 48)

Allah’ın Kusursuz Yaratışı

Şüphesiz su üstünde yürüyebilen tüm canlılar Allah ‘ ın örneksiz yaratan olduğunun birer örnekleridir. Bir Kuran ayetinde Allah bu gerçeği bize şöyle bildirmiştir:

“Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “OL” der, o da hemen oluverir.” (Bakara Suresi, 117)

 

ÖZEL SİSTEMLERE SAHİP OLAĞANÜSTÜ BÖCEKLER 

Bu küçük canlıların, doğadaki ekolojik dengenin en önemli mimarlarından olduklarını biliyor musunuz?

Böceklerin bilim adamları tarafından her geçen gün yenileri keşfedilen olağanüstü özellikleri, tüm böcek türlerinin başlı başına birer yaratılış harikası olduğunu gösterir. Bu canlıların her birinin yaratılışında öyle hassas dengeler söz konusudur ki, bu son derece kusursuz ve detaylı sistem karşısında Yüce Allah’ın kadri, kuvveti, yaratışındaki incelikler, çeşitlilik ve üstün akıl bir kez daha kavranır. Yüce Allah her şeyi olduğu gibi böcekleri de üstün bir ilimle ve bir hikmetle yaratmıştır. Bu bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmiştir:

“Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise, “Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?” derler. Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz.” (Bakara Suresi, 26)

Şimdi evrendeki canlı-cansız her varlık gibi Rabbimiz’in ayetlerinin tecellileri olan bu küçük hayvanların olağanüstü özelliklerini inceleyelim.

ÖZEL SİSTEMLERE SAHİP OLAĞANÜSTÜ BÖCEKLER

Bazı böcek türleri özel vücut şekilleriyle veya tehlikeli diğer türlere benzeyen görüntüleri ile Yüce Allah’ın üstün aklının tecellileri olarak kendilerini koruyan savunma mekanizmalarına sahiptirler.

En Küçük Böcek:

Isırgan sineği en küçük böcek türlerinden biri olarak kabul edilir. O kadar küçüktür ki sineklerden korunmak için kapı veya pencerelere monte edilen sinekliklerin tellerinden bile geçebilir.


En İlginç Şekle Sahip Böcek:

Vücudunun arka kısmı olta ucuna veya dikene benzeyen diken böceği (Membracidae –Homoptera) Yüce Allah’ın yarattığı tam bir kamuflaj ustasıdır. Böcek yanındaki dikene o kadar benzer ki, düşmanları onu bulmakta zorluk çeker.

Taklitçi Viceroy Kelebeği:

Monark kelebeklerinin (Danaus plexippus) larvaları ipek otunu yedikleri için vücutları bu bitkinin zehirli toksinlerini emer, bu nedenle Monark kelebekleri zehirlidirler. Viceroy Kelebeği (Limenitis archippus) de zehirli Monark kelebeğine benzeyen görüntüsü ile düşmanlarından korunmuş olur.

En Tehlikeli Böcekler:

Yüce Allah bazı böcek türlerini küçük boyutlarına rağmen son derece tehlikeli özelliklere sahip olarak yaratmıştır. Şüphesiz bu canlıların kendilerini savunmaları için yaratılmış bu sistemler insanlara da büyük zararlar verebilir. Kuşkusuz insan Yüce Allah’ın verdiği bu örnekle aczini kavrayabilir. Çünkü küçücük bir böcek insanın ölümüne yol açabilmekte veya aylarca uğraşarak elde ettiği mahsulü bir anda yok edebilmektedir. Yüce Allah bir ayette bu gerçeği şöyle haber verir:

“Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah’ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. (Hac Suresi, 73)

En Tehlikeli Karınca:

Avustralya’nın siyah Bulldog karıncası, aynı anda hem sokup hem ısırarak insanlarda ölüme sebep olur.

En Öldürücü Örümcekler:

35.000 örümcek türünden 27’si insanlarda ölüme sebep olur. Amerika’da Loxosceles Reclusa, karadul örümceği (Latrodectus hesperus) ve Phoneutria Nigriventer türü örümcekler çok güçlü zehirlere sahiptirler. Bunlardan karadul örümceğinin tek bir ısırığı bilinen yılan zehirlerinden 15 kat daha öldürücüdür. Phoneutria Nigriventer türü örümceğin ise zehirinin sadece 0.006 miligramı bir fareyi öldürecek kadar kuvvetlidir.

En Tahrip Edici Böcek:

Çöl çekirgeleri kilometre kareye 80 milyon tane düşecek şekilde milyarlarca çekirgeden oluşan sürüler halinde Afrika’dan Hindistan’a doğru göç ederken, her gün 20.000 ton besin tüketerek tarım alanlarına büyük zarar verirler.

Olağanüstü Sesliböcekler:

  • En yüksek sesli böcekler arasında yer alan Homoptera Order türü ağustos böceklerinin erkeklerinin sesi dört futbol sahası ileriden duyulabilecek kadar güçlüdür.
  • Afrika ateş böceği 107 desibele kadar ses çıkarabilir, bu bir yol matkabının sesine oldukça yakındır.

Bu seslerin her türde farklılık göstermesi ve bunun da sadece aynı türe ait bireylerin birbirlerini bulmalarını sağlaması Yüce Allah’ın üstün aklının ve yaratış çeşitliliğinin delillerindendir.

UZAK MESAFE USTASI ŞAMPİYON BÖCEKLER


En Hızlı Uçan Böcek:

Yusufçuklar saatte 56 km, Hawk Moth türü kelebekler ise 54 km hıza ulaşabilen en hızlı böceklerdir. Oysaki bir insan normal olarak saatte 5 km hızla yürüyebilir. Buna göre insanla bu böcekler yarış yapsalar insan 5 km’lik mesafe aldığında onlar 50 km ileriye çoktan ulaşmış olurlar. Boyutu insanın %1’inden daha küçük olan bu böceklerin insandan 10 kat daha hızlı olması elbette oldukça şaşırtıcı ve mucizevidir.

En Uzak Mesafeye Göç Eden Böcekler:

  • Afrika’dan İngiltere’ye göç eden Painted Lady kelebekleri (Vanessa Cardui) her yıl 4.800 km;
  • Çöl çekirgeleri (Schistocerca gregaria) ise her yıl 4.500 km yol kat ederler.

En Hızlı Kanat Çırpan Böcekler:

  • En hızlı kanat çırpan böcekler No-see-ums’lardır, tüylü kanatlarını saniyede 1.046, dakikada 62.000 kez çırpabilirler.
  • Monark kelebekleri (Danaus plexippus) de hiç durmadan 1000 km uçabilirler. Monark kelebeklerinin gittikleri bu mesafe bir insanın yürüyerek hiç durmadan Ankara’dan İstanbul’a iki buçuk kere gidip-gelmesine eşittir.

Böcekler En Uzak Ne kadar Zıplar?

  • Vücutlarının 200 katı kadar uzunluğundaki bir mesafeye zıplayabilen pirelerin bu zıplama özelliği insanın 70 katlı bir binaya zıplamasına eş değerdir.
  • Vücutlarının 80 katı kadar uzağa zıplayabilen çekirgelerin ulaştıkları mesafeye bir insanın erişebilmesi için bir buçuk futbol sahası uzunluğunda bir alan üzerinden zıplayabilmesi gerekir.
  • Taklaböceği zıplayarak kendini yaklaşık 30 cm ileri fırlatabilir.

En Hızlı Koşucu Böcekler:

  • Hamamböcekleri vücutlarının 50 katı uzunluğundaki bir mesafeyi birkaç saniyede kat edebilirler. Saniyede yaklaşık 30 cm ilerleyebilme kapasiteleri, bir koşucunun yaklaşık 91 metreyi 1 saniyede koşmasına eşittir. Bu değer elbette bir insan için imkansızdır.

GÜVE

  • En hızlı tırtıl olan sedef güvesi (Pleurotya ruralisat) ise saniyede yaklaşık 38 cm gibi çok yüksek hıza ulaşabilen bir savunma refleksine sahiptir.

VÜCUT YAPILARI İLE OLAĞANÜSTÜ BÖCEKLER

En Uzun Böcekler:

  • 33 cm’lik bir uzunluğa sahip Giant Walking Sticks adlı böceğin bacakları açıldığında uzunluğu 50 cm’ye ulaşır.
  • Batı Malezya’da ve Singapur’da yaşayan Batı Malezya Pharnacia Serratipes’i 56 cm’lik şaşırtıcı bir uzunluğa sahiptir.

En Ağır Böcek:

  • Afrika’daki Calut böceği (Goliath Beetle) 12,7 cm’lik boyu ile oldukça uzun bir böcektir ancak bu böceğin asıl ilginç özelliği ağırlığıdır. Çünkü 100 gram ile dünyanın en ağır böceğidir. Bu böceğin diğer muhteşem bir özelliği de atıkları yok ederek doğanın temizlenmesine katkıda bulunmasıdır.
  • Güney Amerika’da yaşayan bir su böceği ise 62 gram ağırlığındadır.

En Çok Kasa Sahip Böcekler:

Bilimsel çalışmalar insanların 792 kasa, çekirgelerin 900, tırtılların ise 4.000 ayrı kasa sahip olduğunu göstermiştir.

Dünyanın En Büyük Kelebekleri:

  • Papua Yeni Gine’nin yağmur ormanlarında yaşayan Ornithoptera alexandrae türü dev zehirli kelebek, 28 cm’lik kanatlara sahiptir.

ORNITHOPTERA

  • Dünyanın en büyük ikinci kelebeği ise Endonezya yağmur ormanlarında yaşar ve 28 cm’lik kanatlara sahip Goliath Birdwing’dir.

En Güzel Böcek

Madagaskar’da yaşayan Gün Batımı kelebeği en güzel böcek olarak kabul edilir. Gökkuşağı renklerine sahip bu kelebek sadece bir gün yaşar.


En Kuvvetli Böcekler

Bir insan kendi ağırlığının 0.86 katını kaldırabilirken atlar ise yalnızca kendi ağırlıklarının yarısı kadarını kaldırabilirler. Ancak Leaf Beetle (Donacia) adlı böcek kendi ağırlığının 42.7 katı kadarını kaldırabilir. Karıncalar ise kendi ağırlıklarının 52 katını kaldırabilir. Bu bir insanın 4.500 kg’lık (4,5 tonluk) bir ağırlığı kaldırmasına denktir.

En Fazla Ayağa Sahip Böcek

375 çift ayağa sahip olan kırkayaklar canlılar arasında en fazla ayağa sahip türdür. Yüce Allah kırkayakları sert bir iskelet ve buna bağlı ayaklar ile birlikte yaratmıştır. Üstelik böceğin muhteşem özellikleri, sadece ayak sayısı ile de sınırlı değildir. Bu 375 çift ayak birbiri ile son derece uyumlu bir şekilde hareket ederek böceğin oldukça hızlı yürümesini sağlar.


KUVVETLİ AĞLAR, MUHTEŞEM YUVALAR

En Büyük Yuvaya Sahip Böcek

Termitler en büyük yuvalara sahip böceklerdir. Avustralya’da bulunan 6.1 m’lik taban genişliğine sahip termit tepeciği en geniş, Afrika’da bulunan, taban genişliği 3 m’yi, boyu ise 12.8 m’yi bulan termit yuvası ise en yüksek yuvadır. Termitlerin sahip oldukları bu yuvalar 4–5 katlı binaların boyutuna denktir. Eğer bu yuvaların yüksekliğini termitin birkaç cm’lik boyutu ile karşılaştırırsak, insanların şu anda yaptığı en yüksek gökdelenlerden bile yüksek oldukları ortaya çıkar.

KOMPLEKS DUYU ORGANLARINA SAHİP BÖCEKLER

En Fazla Merceğe Sahip Gözler:

  • Yusufçukların gözünde 30.000 tane
  • Karasineğin (Musca domestica) gözünde ise 4.000’den daha fazla mercek vardır.

En İyi Tat Duyusuna Sahip Böcekler:

Kırmızı Amiral kelebeği (Vanessa atalanta Linnaeus) ve Amerikalı Painted Lady kelebeği (Vanessa cardui Linnaeus) insan dilinden 200 kat daha fazla tat ayırt edebilir.

BÖCEKLERİN YUMURTA BAKIMI

Su üstünde yaşayan bazı böceklerin işi oldukça zordur: Yumurtalarını suyun üstüne bırakırlarsa yumurtalar kurur, su altına bırakırlarsa yumurtadan çıkan yavrular boğulurlar. Bu durumda erkek böcekler sorumluluğu üzerlerine alırlar ve su üstüne bıraktıkları yumurtaları sürekli nemli tutarak havalandırırlar. Lethocerus cinsi dev su böceklerinin dişisi yumurtalarını suda yüzen bir dal üzerine bırakır. Erkek böcek sık sık suya dalar ve yüzeye çıkınca dala tırmanarak sularını yumurtaların üzerine damlatır; ayrıca saldırgan böcekleri yumurtalardan uzak tutar. Fakat belostoma cinsi dev su böceklerinin (sıklıkla yüzme havuzlarında görülür) dişisi, yumurtalarını bir çeşit tutkalla erkeğin sırtına yapıştırır.

Babanın yavrulara özen gösterdiği böceklerden olan bu erkek böcek su üsünde yüzerek, bu yumurtaları havalandırmak ve ıslatmak için her türlü çabayı gösterir. Arka ayaklarını öne arkaya oynatarak ya da bir dala tutunarak, saatlerce bacakları üzerinde yalanıp yumurtaların üzerine su serper.

Avustralya’da yaşayan bu kokulu böcek yumurtalarını büyük bir itinayla korur. Onları bir dalın etrafına birbirlerine yapıştırarak sarar ve kesinlikle başlarından ayrılmaz.

DOĞADAKİ MUCİZE CANLILARIN ÖNEMİ

Kuran’da Yüce Allah insanları, doğayı incelemeye ve buradaki “ayetleri” görmeye çağırır. Çünkü evrendeki canlı-cansız tüm varlıklar, “yaratılmış” olduklarını gösteren işaretlerle doludur ve kendilerini Yaratan’ın güç, bilgi ve sanatını göstermek için vardırlar. İnsan, aklını kullanarak bu işaretleri görmek ve Allah’ı tanımakla sorumludur. Tüm kainat gibi böcekler de, Rabbimiz’in ayetlerini taşıyan, bu nedenle dikkat edilmesi, incelenmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken canlılardır. Konuyla ilgili bir Kuran ayeti şöyledir:

“Şüphesiz, mü’minler için göklerde ve yerde ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 3-4)

Kaynaklar:

Special Report on Mysteries of the Deep Sea

The Most Incredible Insects

Yorum bırakın